Ledger Live trezor suite

Ledger Live. Must Read These Type Of Ledger Nano s Wallet. This Ledger Live

Muzadere Yaylası

Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?
Muzadere Yaylası

MUZADERE YAYLASI

II. Topçam Sanat Buluşması’na katılan sanatçılarla Rumlardan kalma görkemli armut ağaçlarının altındaki çayırlardan geçerek, Muzadere deresindeki son çağlayanlara ulaşmak için yola çıkmıştık. Çayırlardaki bitki örtüsü kırmızı, sarı, mor veya gülkurusu rengindeki çiçeklerle bezenmişti. Boyları, görünümleri  ve renklerinin diğerlerinden belirgin farklılıkları olan çiçeklerin veya çiçek kümelerinin fotoğraflarını çekmek için yürüyüş grubundan geri kaldıkça, yöredeki armut ağaçlarının özelliklerini düşünmekten kendimi alamıyordum.

 

Rumlar, Muzadere çayırlarının sınır bölgelerine çok sayıda ve farklı türlerde armut ağaçları dikmişlerdi. Mübadele ile Rumların gitmelerinden sonra bizimkiler, kendiliğinden büyüyen aşısız armut fidanlarını aşılayarak eski armut ağaçlarının türlerini korumaya çalışmışlardı. 

 

Kendiliğinden büyüyen aşısız armut ağaçlarının öyküsü çok ilginçtir. Ayılar aşılı veya aşısız her tür armudu yedikten sonra çekirdeklerini dışkıları ile birlikte doğanın herhangi bir yerine bırakırlar. Gübre içindeki aşısız armut çekirdekleri ilkbaharda filizlenerek aşısız armut fidanları olurlar. Bu fidanlar aşlanırsa nitelikli armutlar, aşlanmaz ise aşısız armut olarak büyürler. Topçam yöresinde bu aşızıs armut ağaçlarına çörtük denir. Çörtükler, sonbaharın son meyveleri olarak sararıp yere düştüklerinde, onları çayırların otları arasından toplayarak yemek özel beceri isteyen bir iştir. Çörtüğün sapından tutup arka kısmındaki beş kanatlı siyah kısmını ön dişlerin marifetiyle ısırıp atarsınız. Sonra da sararmış ve içi olgunlaşmış mis gibi kokan çörtüğü bir lokmada miğdeye indirirsiniz.

 

Mevsimin özelliklerine göre farkı çiçeklerle süslenir Muzadere çayırları. İlkbahardaki sapsarı çiçeklerin boyları bazen insan boyunu aşacak kadar büyürler. Bir sap üzerinde kümelenmiş küçücük mavi çiçeklerin boyları bir karışı hiç geçemezler. Mor çiçekler kümeler biçiminde karşınıza çıkar çoğu yerde. Kırmızı gelincikler ise, ekin tarlalarının süsü idi bir zammanlar.

 

Şimdilerde ekin ekilmediğinden, gelincikler de çok nazlı çiçekler kümesinden sayılmaya başladı. Karadeniz Bölgesi burası. Karadeniz bölgesi olur da endemikler olmaz mı? Muzadere çayırlarının sulak olan her yerini endemik olan mor renkli orkideler süsler.Orkidelerin yetiştiği yerleri  bir metreye varan uzunlukta, örgü şişi kalınlığında, sivri uçlarını tohumlarının süslediği kamışlar çevreler. Sulak yerlerin dışında kalan bölgelerde ise en yaygın ve baskın olan papatyalardır. Boyları beş santimetreyi aşmayan beyaz küçük papatyalar ilkbaharın müjdecileri gibidirler. Daha sonraki aylarda uzun saplı sarı papatyalar, sonbaharda kısa saplı papatyalar, yaz aylarında uzun bir sap üzerinde çok sayıda papatya kümeleri olan papatyalar, Eriçok zirvesinde sapları on santimetreyi aşan, ortası sarı, kenarlarındaki taç yaprakları mor olan koskocaman  azman papatyaları görebilirsiniz.

 

Bir ara dulavrat otunun fotoğrafını çekmeye karar verdim. Önce boydan, sonra ayrıntılarını çekemek istiyordum. Birden çocukluğum geldi aklıma. Dulavrat otunun çocukluğumdaki adı 'pıtırak' idi. Pıtırakları toplayarak, onları mermi gibi kullanıp, yaşıtlarımızla bir dizi savaşlar yapıyorduk. Savaşta mermiyi yiyen itiraz edemiyordu. Çünkü, pıtırak öylesine yapışıyordu ki giysilere, itiraz etmenin anlamsız olduğunu en mızıkçılar bile anlıyordu. En çok bu savaşta canı yanan kızlar oluyordu. Saçlarına takılan pıtıraklardan kurtulmak pek de kolay olmadığından, önce gülüyorlardı, sonra da canları yanmış olacak ki söylenip duruyorlardı. Ama yine de savaştan çekilmeyi hiç mi hiç istemiyorlardı. Çocukluğumun eğlenceliklerinin birkaç makro fotoğrafını çektikten sonra guruba yetişmek için adımlarımı hızlandırdığımda, üçgül otlarının mordan kızıla kadar olan renklerin oynaştığı çiçeklerini  gördüm. Üçgül otunun kendisine gül dedirten yerlerinden bir tutam buket yaptım. Koşarak üçgül demetini eşime verdiğimde, böyle inceliklere alışkın olduğunu anlatan tavırla gülümseyerek bana bir daha baktığını yeniden gördüm. Bu kez alındığımı kimseye sezdirmeden, yolun alt kenarlarına sıralanan, bir sap üzerinde onlarca sarı çiçeklerin kümelendiği sap sarı sığır kuyruklarından bir kaç tanesini alarak, usanmayan tavırlarla  yeniden bir buket yapıp eşime tekrar verdim. Bu kez arkadaşlar hep  birlikte bana gülmeye başladılar. Arkadaşların desteklerinden olacak ki bu kez yolun her tarafındaki çiçeklerden yeni demetler yaparak eşime sunmaya başladım. O da 'artık yeter' der gibi gözlerime bakmaya başlamıştı ki, nerede yanlış yapmak üzere olduğumu anlamaya başlamıştım.

 

Dere yatağına indiğimizde, kimisi ayakkablarını ve çoraplarını çırkararak ayaklarını buz gibi suya sokarken; bazıları da şelalelinin altındakı göle girmek için çoktan mayolarını giymişlerdi bile. Hukuk Müşaviri Ali arkadaş,  derinliği iki metre olan şelelenin altındaki göle girdiğinde ben de kendime egemen olamadım. Üzerimdeki gömleği ve atleti çarçabuk çıkararak, pantalonomu bile çıkarmadan şelalenin altındaki göle atladım.

 

Ulaştığımız ilk şelalenin görsel anlamdaki zenginliğine kendimizi öyle kaptırmıştık ki çocukların ve gençlerin şelalenin başlangıç noktasına nasıl ulaştıklarını anlayamadık. Gençler ve çocuklar şelalenin sesini bastırmak için bağırarak konuşuyorlardı. Sonunda, buldukları hayvan ölüsünü şelaleden aşağıya atarak ne demek istediklerini bize daha kolay anlatmayı denediler.

 

Attıkları hayvan ölüsü, nesli tükenmekte olan su samuru idi. Topçam bölgesinde bu hayvanın adı 'suiti' dir. Muzadere deresindeki kırmızı benekli alabalıkların son yıllarda azalma göstermelerinin nedenleri yörede tartışılıp duruyordu.  Tartışmalar sonucunda azalma nedeninin yanlış avlanma yöntemleri olduğuna inanılmıştı. Bu nedenle, yöre halkı birkaç yıldır Muzadere deresinde kırmızı benekli alabalıkları

 

Aslında Melet ırmağında yaşayan su samurları, Melet Irmağı üzerine yapılan Baraj ve Dereyolu çalışmalarındaki gürültülerden rahatsız olduklarından, Muzadere deresinin sessiz ortamına sığınmayı uygun bulmuşlardı. Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, Melet Irmağında barınamayan su samurları, Muzadere deresindeki sessiz doğayı ve kırmızı benekli alabalıkları; Muzadere’li çobanları ise alabalıkların azalmalarını sağlayan nedenlerden en önemlisini, su samurlarını keşfederek soruna kesin çözüm bulmuşlardı. (Ya da su samurları açlıktan ölmüşlerdi.) Çayırlarının alt bölümünde irili ufaklı beş altı şelale vardı. Çayırların bittiği yerden Melet ırmağına kadar olan bölümde ise aynı nitelikte on ya da on iki şelale vardı. Şelalelerin sayısını kesin olarak vermeyişimin nedeni bazı şelalelerin herkes tarafından şelale olarak kabul edilemiyeceğindendi. Bana göre en beğenilmeyen şelalenin bile görsel anlamda çok önemli değeri vardı.

 

Şelalelerin yüksekten düşmeleri, dar boğazda sıkışarak fışkırmaları, derin  yataktan akarak aşağıda gölcükler oluşturmaları, geniş yataktan ak köpükler arasında şırıl şırıl akması izleyene unutulmayacak heyecanlar vermesi bakımından  farklı özellikler taşımaktaydı. Ama çoğunun ortak özelliği, dağcılık bilgisi ve donanımları olmadan Muzadere Deresi kanyonundaki şelalelerin gözlemlenmesinin ya da fotoğraflarının çekilmesinin çok zor olmasıydı. 
2003   

 

NOT:Doğu Karadeniz Bölgesini Orta Karadeniz Bölgesinden ayıran Melet Irmağı'nın kollarından birisi olan Muzadere Deresi, derin bir vadi oluşturarak Muzadere mezrasından geçmektedir.  Kırmızı ve kahverengi benekleri olan alabalıkların oynaştığı Muzadere deresinde irili ufaklı on beş şelale bulunmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Rumların yaşadığı bu bölgede çatısı çökmüş, iç süslemeleri yok olmuş, duvarlarında çatlaklar bulunan bir kilise bulunmaktadır.  Binlerce tür çiçeğin bulunduğu Muzadere, Yeşilce ve Topçam Yaylaları Turizm Merkezi sınırları içinde bulunmaktadır.

 

35 öğrencinin öğrenim gördüğü yıllarda yörenin örnek yerleşim yeri olarak gösterilen Muzadere, hızlı göç nedeniyle tümüyle terk edildiğinden, samanlıkların tamamı yok olmuş, evler ise harabe haline gelmiştir. Verimsiz ve kullanılabilirlikten yoksun olacak biçimde yapılan Tapu Kadastro çalışmaları sonucunda arazilerin büyük bir bölümü kullanılamaz duruma gelmiştir.

 

Kaynak : www.apolitize.com